Dolar 32,2005
%0
Euro 35,0008
%-0.02
Altın 2.515,030
%0.57
Bist-100 10.716,00
%0.68

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°

KEMAL BEY’İN MEKTUBU

Haber özetle şöyle diyor; CHP Parti olarak Beşar Esad’a bir mektup yolluyor ve mektupta, “Erdoğan ile görüşmemesi gerektiğini, Erdoğan ile görüşmesinin Türkiye’de yapılacak seçimleri etkileyeceğini, Erdoğan’ı iktidardan devirdikleri takdirde, Suriye ile ilişkileri düzelteceklerini, her türlü savaş tazminatları dahil Suriye Devletine ödeyeceklerini ve Suriye’deki Türk Askeri varlığını sonlandırıp, Suriye’den Mehmetçiği çekecekleri” gibi vaatlerde bulunuyorlar. 

Bu yazımı okuyanlar arasında Erdoğan destekçileri olduğu kadar muhalif düşüncede olanlar da vardır elbet. 

Muhalif düşünen arkadaşlar haber kaynağını iktidara yakın buldukları için itibar etmeyebilirler. Buna hakları vardır elbet. Fakat bu haberi itibar edip etmemeleri konusunu CHP yönetiminin bu konuyu yalanmasıyla orantılandırırlarsa çok daha akılcı bir yol izlemiş olurlar. Çünkü CHP yönetimi hala bu haberleri yalanlamadı. 

Benim burada konuşmak istediğim konu, Esad yönetimine verilen sözler. 

Bu haberin doğru olduğunu kabul ederek yazıyorum, yazının bundan sonrasını. Zira doğru olma ihtimalinin nedenlerini de aşağıda belirteceğim.

Son yıllarda Türkiye’de kamuoyunun en büyük yanılgısı Devlet Politikası ile Hükümet Politikasını aynı çerçevede değerlendirip, hükümete muhalif olmayı devlet düşmanlığına taşıyan kıt beyinliler. 

Peki Devlet Politikası ne, Hükümet Politikası ne? 

Yukarıda sözünü ettiğim konu bir Devlet meselesi. Erdoğan’ın Esad ile görüşme yapıp yapmama meselesi de bir devlet meselesi. Doğu Akdeniz meselesi bir Devlet meselesi. Savunmayı Sanayii ile ilgili yapılan tüm yatırımlar gelişmeler bir Devlet meselesi. Yunanistan ile Türkiye arasındaki politikalar bir Devlet meselesi. Azerbaycan Ermenistan arasındaki Türk Devleti’nin tutumu bir Devlet meselesi. Sınır ötesi operasyonlar (K.Irak ve Suriye’ye yapılan operasyonlar) bir devlet meselesi. Ukrayna Rusya savaşındaki tutum bir Devlet meselesi. Enerji konusundaki yatırımlar (Sondaj ve sismik araştırma gemileri) bir devlet meselesi. Ve bunlara benzer bir çok meseleyi sıralayabiliriz. 

“Bay Kemal” ile başlayan cümlelerin kurulduğu meseleler Hükümet meselesi, Yollar, EYT, Vergi Afları, Enflasyon vs. ise hükümet meselesi. 

Devlet meselesi ile Hükümet meselesi arasındaki en büyük fark, Devlet meseleleri iç siyasete alet edilmeden, Beka konusu çerçevesinde değerlendirilir. Hükümet meseleleri ise kendi için kısır döngü siyasi çatışmalarından ibaret sığ konulardır. 

Sırf bu nedenle yıllardır yazdığım bu köşede her zaman iç siyasetten uzak durmaya çalıştım. Ne kimseye şirin olmak, ne de kimseden nefret etmek gibi bir kaygım yok. 

Bu köşede ilk yazmaya başladığım zamanlarda sıklıkla ifade ettim, ben gazeteci değilim, siyasetçi değilim, stratejist değilim. Ben bir vatandaşım ve vatandaş olarak kişisel düşüncelerimi yazıyorum dedim. Bu gün de aynı şekilde yazıyorum. Sıradan bir Türk vatandaşı olarak, ülkesini seven ve ülkesine borcunu doğru bildiği şeyleri paylaşarak ödemeye çalışan naçizane yazılarımla ödemeye gayret gösteren biriyim. 

Konuyu çok dağıttım farkındayım ana konuya döneyim. 

Öncelikle Erdoğan-Esad görüşmesinin ve Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeniden ele alınmasının anlamı nedir? Bu konudaki düşüncelerimi paylaşayım. 

Erdoğan-Esad ile görüşürse, Suriye’deki savaş biter, Suriye ile Doğu Akdeniz’de yapılacak bir münhasır ekonomik bölge anlaşması kapsamında, Doğu Akdeniz’de Türkiye’den başka bir devletin sözü dahi geçmez. Çünkü bu konuda Mısır ve İsrail ile de çeşitli ilişkiler kuruldu. Türkiye ‘deki Suriyeli mültecilerin güvenli bir şekilde vatanlarına dönmeleri sağlanır. En önemlisi de; ABD Suriye’den kovulur, PYD Terör devletini kuramaz. Bu konudaki detaylı görüşlerimi merak edenler; “Erdoğan Esad ile Telefonda görüşebilir mi?” başlıklı yazımı okuyabilirler. 

Peki Erdoğan-Esad görüşmesini dünya ülkeleri arasında kimler istemiyor? ABD, Almanya, Yunanistan, İran, Fransa gibi ülkeler.

 Bir de içimizde istemeyenler CHP ve avanesi. Bu konuda burdan sonrasını yazmama gerek yok diz tahayyül edersiniz artık. 

Yukarıdaki söz konusu haberi gördüğümde gözlerime inanamadım. Çünkü Türkiye’yi yönetmeye talip olan bir siyasi parti –ki bu siyasi parti Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucu partisi olup, Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün partisidir- nasıl olur da böyle bir vaatte bulunur? 

Bu haberi doğru kabul etmemin nedenleri ise şöyle; “Ege’deki adalar Yunanistan’ın hakkıdır” dediler yuttuk, “Doğu Akdeniz’de ortamı Türkiye geriyor” dediler yuttuk, “Maalesef Türkiye Azerbaycan’a yardım ediyor” dediler yuttuk, “İktidara geldiğimizde SİHA’ların üretimini durduracağız” dediler yuttuk, Devlete “Katil” dediler yuttuk, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ana serverlerini mahiyet belli olmayan özel bir şirkete peşkeş çekmeye çalıştılar onu da yuttuk. Artık bu mektup da bardağı taşırmıyorsa vay bizim halimize. Bunlar geçmişte bu partinin içinde yönetici olanların ifadeleridir ve bizatihi tv erkanlarında sarfettikleri sözlerdir. 

Esad’a savaş tazminatı diyorsun. Be ahmaklar, be zavallılar, sizin Esad’a vermeyi taahhüt ettiğiniz savaş tazminatlarının uluslararası arenada anlamının ne olduğu konusunda hiçbir fikriniz yok? O savalı Türkiye Cumhuriyeti Devleti mi başlattı da tazminat ödemeyi taahhüt ediyorsunuz? Siz bizim oyumuzla iktidara gelip bizi uluslararası arenada kul köle yapmaya mı niyetlisiniz? 

Mehmetçiği Suriye’den çekmeyi taahhüt ediyorsunuz. Peki Türk silahlı Kuvvetleri neden Suriye’de bunu bilmiyor musunuz? TSK’yı Suriye’den çekerseniz orada bir PYD terör devleti kurulacak, bu devlet kurulduktan sonra, Akdeniz’e koridor açmak için bu hainler Hatay’a saldırmayacak mı? Peki Kurucunu Mustafa Kemal Atatürk’ün politikalarından bu kadar mı bihabersiniz? Hatay’ın elden gitmesi ya da Hatay’ın riske girmesi demek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toprak bütünlüğünün tehlikeye girmesi demek değil midir? Bunu akıl edemeyecek kadar aptalsanız, bu millet size nasıl oy verecek? Ne yüzle bu milletten oy istiyorsunuz? 

Hadi siz eşşeksiniz düşünemediniz bunu, peki hiç mi bu konuda sizin danışmanlarınız yok? Onlar ne iş yaparlar? Eğer bunu size yaptıranlar danışmanlarınız ise zaten o daha büyük bir felaket. 

Yukarıda bahsettiğim mevzular Beka meselesidir. Sayın Devlet Bahçeli’nin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın sıklıkla ifade ettiği “Beka meselesi” tanımlamasıyla alay edene kadar, şu konuların detaylarını bir inceleyin allah aşkına. Bu güne kadar hiç kimseye şu veya bu partiye oy verin demedim, şu veya bu lidere oy verin dediğim pek yoktur, fakat bu gün gördüm ki, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri bundan önceki seçimlerin tamamına göre çok daha önemli ve elzem.

Buradan benim gibi vatandaş olup oy verecek muhalif yanlı tüm dostlara sesleniyorum. Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve az biraz düşünün. 

Diyelim ki; Seçim sonuçları açıklandı ve Erdoğan iktidarı kaybetti! Hepimiz yollara düştük, arabalarımıza bindik, kornalar çalarak kutlamalar yapıyoruz. Kolay değil 20 yıl sonra Erdoğan’ı devirdik. Artık Erdoğan Cumhurbaşkanı değil. CHP’nin başını çektiği koalisyonun adayı artık Cumhurbaşkanı. Gözünüzde o günü canlandırın.

 Esad’a tazminat ödeyen bir Türk Devleti! Suriye’den, Libya’dan, Afrika’daki üslerden, Kuzey Irak’tan, Azerbaycan’dan Mehmetçiği çeken bir Türk Devleti! Sondaj ve Sismik Araştırma Gemilerini Satan ve Enerji aramalarını durduran bir Türk Devleti! Ege’deki Adalar Yunanlıların hakkı deyip Yunanistan’ın 12 Mil talebini olumlu karşılayan ve İzmir’den denize bile giremediğiniz bir Türkiye! Hatay’ın ve Güney sınırımızın sözde Kürdistan Devleti tarafından tehdit edildiği bir Türkiye! 

Okurken vicdanınız sızlamadı mı? İçiniz cız etmedi mi? 

Abartıyorum gibi dimi? Yukarıdaki senaryonun tamamını vaat eden bir muhalefet var karşımızda. 

Toparlayacak olursak, CHP Türkiye için bir Milli Güvenlik sorunu haline gelmiştir. CHP içindeki değerli siyasetçilere çağrım, ülkenize faydalı olmanın kısa vadede tek yolu, tez elden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası olan CHP’yi düşman işgalinden kurtarmanız olacaktır. Muhtaç olduğunuz kudret –eğer hala Türk iseniz- damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur!