Hüseyin Baş ‘Gelecekte köle mi olacağız, efendi mi?’
- İstanbul Gündemi
- 27.01.2022 - 13:54
BTP Lideri Hüseyin Baş Geleneksel Taksim Toplantıları’nda konuştu. Toplantıda ilk olarak BTP’nin merhum lideri Prof. Dr. Haydar Baş anısına, yaptığı konuşmalardan oluşan kısa bir video izlendi.
“Siyasetten uzaklaşması elzem ve zorunludur”
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş , ‘Demokrasinin geleceği ve Bağımsız Türkiye Partisi’nin rolü’ konulu bir konuşma yaptı. Baş, “İntikam duygusuyla siyaset yapan insanların bence kendiliğinden siyasetten vazgeçmesi lazım. Bu intikam ve kavga dilinden biz artık bıktık ve yıldık.” diyen Hüseyin Baş, “Bunun bizi bir yere götürmediğini de gördük. Biz özgür, hür irademizin sandığa yansıdığı, kendi taleplerimizin karşılanabildiği bir siyasetin varlığını istiyoruz. Ben de bu genç yaşımda bu yüzden siyaset yapıyorum. Dolayısıyla bu intikam duygusu ile siyaset yapan her kim varsa bu siyasetten uzaklaşması elzem ve zorunludur” diye konuştu.
“Demokrasi sınavını yeniden verecek olan bir muhalefet var”
Önümüzdeki seçimlerde Türkiye’nin ve muhalefetin de çok ciddi bir sınav vereceğini ifade eden Baş, “Önümüzdeki ilk seçimde benim kanaatimce 20 yıldır demokrasi sınavını kaybetmiş bir hükümetin karşısında, demokrasi sınavını yeniden verecek olan bir muhalefet var. Muhalefetin de birleştirici dilinin, birleştirici unsurunun güçlülüğüne göre demokrasi sınavını kazanıp kazanamayacağını gözlemlemiş olacağız” ifadelerini kullandı.
“Tabipler Odası‘nın kapatılıp kapatılmamasıyla ilgilenmiyorum”
Gelişen teknolojide insanlığın tahminlerin çok ötesinde bir noktaya doğru gittiğini belirten Baş, şunları söyledi: “Milletleri 3‘e ayırıyorum ben; Bir efendi milletler olacak, iki köle milletler olacak, üç tarihten silinerek köle milletlere entegre olmuş diğer milletler olacaklar. Türkiye bu noktada çok kritik bir eşiğin tam başında diyebiliriz. Biz köle millet mi olacağız, efendi millet mi olacağız? Tercihimizi bugünkü çalışmalarımızla sonuçlandıracağız. Mesela Aysun Kayacı‘nın, ‘Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi‘ diye meşhur bir sözü vardır. Ben Aysun Kayacı‘ya şu noktada katılırım, eğer konu hayvancılık ise dağdaki çobanın oyu Aysun Kayacı‘nın oyundan daha kıymetlidir. Yok eğer konu mankenlik ise Aysun Kayacı‘nın oyu dağdaki çobanın oyundan daha kıymetlidir. Ama konu hepimizin yönetilmesi ise eşit yurttaşlık bakımında ikisinin de oyu eşittir. Bunu niye söylediğimi şöyle açmak istiyorum; Biz yakın zamanda baroların bölündüğüne şahit olduk.
Ben bir hukukçu olarak fikrim alınmadan baroların bölünmesinden rahatsız oldum. Kişilerin ilgi alanı hangi alan ise buralarda oy kullanmasını sağlayabiliriz. Biz çobanlık ile ilgili bir seçim yapacaksak o çobanlara bu seçimi yaptırabiliriz. Bunun başka bir örneği, Tabipler Odası‘nın kapatılması konuşuluyor bu ülkede. Tabipler Odası‘nın kapatılıp kapatılmamasıyla ilgilenmiyorum. Çünkü benim konum değil ama Tabipler Odası‘nı siyasetin kapatmasıyla ilgilenen biriyim. Siyaset buna karar veremez, vermemeli. Buna sağlıkçılar karar vermeli, çünkü onların uzmanlık alanıdır. Dolayısıyla biz demokrasiyi kendi içimizde ne kadar özümseyebilirsek, seçimleri ne kadar halka indirebilirsek o kadar yaşamış oluruz. Bu neden elzem bir durum?
Çünkü geleceğin dünyasında efendiler kölelerine şunu gösterecekler; diyecekler ki, ‘Sen bugün yeşil renkli giymelisin‘ ve biz o yeşil rengi giyip dışarı çıkacağız ve zannedeceğiz ki bunu biz tercih ettik, hayır bunu bize birisi dayattı. Dolayısıyla Türkiye‘nin kültürünü, mirasını, maneviyatını, değerlerini, medeniyetini, tarihini yaşayıp yaşatabilmesinin tek yolu da bu tipolojilere bu medeniyeti, bu kültürü aşılayabilme politikasını izleyebilmektir.”
Haber Merkezi-İstanbul Gündemi
Yorum Yazın