Dolar 32,2586
%-0.05
Euro 35,0679
%-0.05
Altın 2.467,910
%0.07
Bist-100 10.320,00
%1.59

Pzt

-8°

Sal

-12°

Çar

-3°
Player yükleniyor...

ARZU ÖNŞEN: ‘MARMARA DENİZİ CAN ÇEKİŞİYOR!’

  • İstanbul Gündemi
  • 04.06.2021 - 09:09

Günlerdir Marmara Denizi’ndeki ölümcül “ deniz salyası” salgınını çaresizlik içinde izlediğimizi belirten İYİ Parti Doğa ve Çevre Politikaları Başkanı Arzu Önşen, bir basın açıklaması ile durumun aciliyetini dile getirdi ve harekete geçme çağrısı yaptı. Önşen, tüm Marmara ve kuzey Ege’ye yayılan deniz salyası konusunda bakanlık ve muhatapları tarafından bir açıklama yapılmadığını belirterek, “Uzmanlar konuşuyor, muhalefet konuşuyor, çevreciler konuşuyor, vatandaş konuşuyor ama Çevre Bakanı “tweet” atıyor. Onlar sosyal medya hesapların da paylaşım yaparken denizlerimiz ölüyor!” dedi. Önşen basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Marmara Denizi, aylardır yüzeyini ve derinlerini saran “deniz salyası” olarak da adlandırılan müsilaj yoğunluğuyla mücadele ediyor. Deniz salyasının yoğun ve kalıcı olması büyük bir tehlikeyi haber veriyor yani Marmara denizi ölüyor.

Asıl görevi denizi temizlemek ve deniz dibine oksijen sağlamak olan bu mikroskobik canlıların dengesi neden bozuldu;

- küresel ısınmanın da etkisiyle denizlerimizin aşırı ısınması,

- Endüstriyel, tarımsal ve evsel atıkların denizlere boşaltılması,

- kıyı şeridinin doldurulması ya da inşaat atıklarının dökülmesi

- Gemi atıklarının dökülmesi gibi birçok etkenle değişmiş, artık kendisi deniz kirliliği sebebi olmuştur.”

“MİLYONLARCA YILLIK EKOSİSTEM BOZULDU”

“Marmara Denizinin milyonlarca yılda oluşmuş doğal ekosistemi bozulmuştur. Yüzeyde sadece Marmara Denizi Kıyılarında gözlenen deniz salyası, tabanda Kuzey Ege’ye de yayılmış durumdadır. Deniz tabanına yayılan miktar, deniz yüzeyinde görülen miktardan çok daha fazladır... Denizin 30 metre altına kadar yayılmış olan bu jel ağ tabaka, deniz canlılarının yaşam alanlarını kötü etkilediği için toplu balık ölümlerine neden olmaya başlamıştır. Kısa bir süre içerisinde de bu ölümler balıklarla sınırlı kalmayıp birçok deniz canlısı türünü  yok edecektir. Bu salyalanmadan hemen önce birçok balık türü Marmara Denizi’nden göç etmiştir. 

Denizlerimizde canlı çeşitliliğimizi kaybediyoruz. Çok kısa bir süre sonra bunun balıkçılık ve turizm üzerine olumsuz etkilerini de yaşayacağız.

Doğa ve Çevre Politikaları Başkanlığı olarak bizim önceliğimiz Marmara Denizi‘nin bir an önce doğal dengesine kavuşması için adımlar atılmasıdır. İlk kez 2007 yılında gözlenen müsilaj yoğunluğunda 'Marmara Denizi Çevre Koruma ve Araştırma Enstitüsü' kurulmuş olsaydı bugünkü çevre felaketinin önüne geçmek mümkün olabilirdi.

Akdeniz’deki ısı değişimi ve kirlilik sebebiyle çoğalan balon balığı istilasına karşı politikası, balıkları toplatmak olan hükümetin aynı yaklaşımı bu konuda da yapması sadece geçici bir çözüm çabası olacaktır. Kısa vadede çevresel sonuçlar alınıyor gibi görünse de günü kurtaran çözümler denizlerimizin ekosistemini korumaya hizmet etmeyecektir.”

“HALA ŞANSIMIZ VAR” 

“Bu noktada yapılması gereken; denizlerimizin her birinin kendi doğal yapılarına ve çevresel koşullarına yönelik uzmanlaşmış 'Deniz ve Deniz Dibi Araştırma Enstitüleri' kurulmasıdır. Bu sayede dün Akdeniz‘de balon balığı istilası, bugün Marmara‘da müsilaj yoğunluğuna bağlı deniz kirliliği şeklinde kendini gösteren sorunlar öngörülebilir ve önlenebilir. Bunun için hala şansımız var. Denizlerin, her geçen gün gerek küresel ısınma gerekse insan kaynaklı çevresel etkenlere karşı kendini savunma ve canlılığını devam ettirme çabalarına artık biz de katılmalıyız. Kurulacak Enstitülerle, bilimin ışığında belirlenecek devlet politikaları ve hükümetin bu konuda kararlılık ve kişisel çıkarlara fırsat vermeyen çalışmalarıyla kendi geleceğimizi koruyabiliriz. Her vatandaşın yaşama hakkı nasıl devletin güvencesinde ve korumasında ise; ülkemizin kara ve denizlerinin ve barındırdıkları her canlının yaşama ve ekosistemin devamlılığının sağlanması da aynı güvence ve koruma altında olmalıdır. Bu koruma ve güvence, herhangi bir hükümetin tekelinde değil; bu memlekete hizmet etmeye baş koymuş herkesin görev bilinciyle sahip çıkması gereken bir konudur.

Bu noktada önce hükümete ve onun nezdinde devlete, sonra başta muhalefet ve tüm sivil toplum kuruluşlarına birçok görev düşmektedir. Hep birlikte güzel memleketimizin denizlerine sahip çıkalım. Görevlerimizi yerine getirelim.”

MARMARA DENİZİ İÇİN DERHAL YAPILMASI GEREKENLER

  • Marmara Denizi Araştırma Komisyonu oluşturulup, bir an önce buradaki tahribat tespit edilmeli, denizin temizlenmesi ve hayata döndürülmesi için bilimsel çalışmalara başlanmalı.
  • Çevre Koruma Mevzuatı gereğince çıkarılan tüm yasalar işler hale getirilmeli; çevreye zarar veren tüm tesis, fabrikalar başta olmak üzere tüm kirleticiler sıkı denetlenmeli. 
  • İnsan kaynaklı atıklar acilen kontrol altına alınmalı. 
  • Kıyılarda yer alan tesislerin, yerleşim alanlarının, fabrikaların atık kontrolü yapılmalı ve arıtma sistemleri işler hale getirilmeli.
  • Hükümet  “Avrupa’nın Atıklarını” kontrolsüzce alıp, memleketimizin toprağına, akarsuyuna, denizine dökülmesine dur demeli. 

Sonrasında;

1- Hükümetin ısrarla yapacağım dediği ,Kanal İstanbul Projesi için tekrar ÇED raporu araştırması yapılmalı. Çalıştay şeklinde yapılması gereken bu ÇED raporu araştırmasına, üniversiteler ve tüm siyasi partilerin alanında uzman kişilerden oluşan komisyonları başta olmak üzere ilgili tüm kesimler katılmalı. Bu çalıştay da, Kanal İstanbul’un sadece İstanbul için değil Karadeniz ve Ege başta olmak üzere tüm denizlerimize etkisinin de araştırıldığı bir bilimsel rapor çıkarılmalı. 

2- Çevre Koruma Mevzuatı gereği yapılan denetlemeler sonucunda verilen para cezaları ve doğa katliamına devam eden tüm kirleticilerin ikinci cezalarında tesisleri en az 1 yıl süre ile faaliyete kapatılmalı ve yasaklı firma ilan edilerek aynı alanda başka isimler altında çalışmalarının önüne geçilmeli.

3- Çevre faciasına yol açanlara uygulanacak cezalar 'Çevre ve doğaya zarar vermek yolu ile insanlığa karşı işlenmiş suç' kapsamına alınmalı.

“DENİZLERİMİZ ÇILGIN PROJELERE FEDA EDİLEMEZ”

Marmara bölgesinin tamamını korumadan Marmara Denizini korumak mümkün olamaz.   Marmara Bölgesi’nde yaşayan nüfus, tüm ülkenin 3’te 1’i kadar. Kıyı şeridini korumanın tek yolu, bölgenin tamamını korumakla olacaktır. Marmara bölgesinde yapılacak her çılgın proje var olan ekosistemi, endemik türleri ve tüm canlıları geri dönüşümsüz olarak etkileyecektir. Bu dünya hepimizin. Bu ülke hepimizin. Hepimiz İYİ bir doğayı, İYİ bir çevreyi hak ediyoruz. 

GÖKSENİN AKTAŞ - İSTANBUL GÜNDEMİ

Yorum Yazın

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz

Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.

Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yukarıdaki alan boş bırakılamaz
Yorumlar
Yeniden eskiye
Eskiden yeniye
Öne çıkanlar

Bu habere hiç yorum yapılmamış... İlk yorum yapan sen ol.